;
   
 
  Bal arısı
BAL ARISI
 
Dünyada 100.000 dolayında böcek türü taksonomik olarak sınıflandırılmıştır. Bu 100.000 tür içinde 23.000 dolayında arı türü bulunmaktadır. Bal arıları evrimleri süresince diğer böcek türlerinden farklılık göstererek kendilerine has morfolojik ve anatomik yapılarını geliştirmişlerdir. Örneğin bal arılarında polen toplamaya yarayan polen sepetçiklerinin oluşması, nektar ve polenle beslenmeye geçiş bu farklılaşmanın en tipik örnekleridir.

Hayvanlar aleminin böcekler sınıfında yer alan bal arısının taksonomisi aşağıda verilmiştir.
Alem (Kingdom) :Hayvanlar (Animalia)
Şube (Phylum) :Eklembacaklılar (Arthropoda)
Alt şube (Subphylum) :Antenliler (Antennata)
Sınıf (Class) :Böcekler (Insecta)
Takım (Order) :Zar kanatlılar (Hymenoptera)
Familya (Family) :Arılar (Apidae)
Cins (Genus) :Bal arıları (Apis)
Tür (Species) :Bal arısı (Apis mellifera)
Apis cinsi içinde "Batı" bal arısı olarak adlandırılan Apis mellifera dışında 3 tür daha bulunur ki bunlar "Doğu" bal arısı türleri olan; Apis cerana, Apis dorsata ve Apis florea'dır.

Dünya bal üretiminde A. Cerana'dan kısmen yararlanılırken üretimin tamamına yakın kısmı A. mellifera kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Diğer 2 tür ise kovana alınamamış olup doğal yuvalarda tek bir petek üzerinde yaşamaktadırlar.



Arı taksonomisinde türden sonra ırklar yer almaktadır. Örneğin Anadolu ırkı, Apis mellifera anatolica olarak ifade ediliyor

ARNIN ANOTOMİSİ
 
Arının vücudu baş, göğüs ve karın olmak üzere üç bölümden meydana gelir. Arıların bütün vücudu kitinli kalınca bir katmanla örtülüdür. Bu katman bir dış iskelet meydana getirir ve hayvanın iç organlarının korunmasını sağlar. Ayrıca arıların vücudu sık bir tüy tabakasıyla kaplıdır.

Baş

Arının başında duyargaları, gözleri ve ağzı vardır. Anten adı verilen bir çift duyarga, başın tam ortasında bulunur. Kısa olan bu organlar eklemli bir yapıdadır. Bu eklemler işçi arılarda ve kraliçe arıda oniki, erkek arılarda onüç boğumdan meydana gelir.

Arının duymak, koklamak, tat almak ve bir uzaklığı tahmin etmek için kullandığı duyargalar duyarlı kıllarla örtülüdür. Arılar, duyargalarının aracılığıyla gece karanlığında bile kovanları içinde ballarını saklayacakları petekleri örer ve ona en üstün geometrik biçimi verebilirler.

Oval bir biçimde olan arının başında sade ve bileşik olmak üzere iki tip göz bulunur.

Osel göz veya nokta göz adı da verilen sade gözler, arılarda üç tanedir. Bunlar başın üst kısmında eşkenar bir üçgenin üç noktasını meydana getirecek biçimde yer alırlar. Bunlar arının yakından ve hafif ışıkta görebilmesini sağlarlar.

Başın iki yanında ise bileşik göz ya da petek göz adı verilen iki göz bulunur. Bunlar başa yapıştırılmış birer konveks mercek görünüşündedir. Arı bu gözleri uzak mesafeleri görmek için kullanır. Petek gözlerle arı çok uzaklardaki cisimleri 60 kere büyütülmüş olarak görür.

Arının ağzı birçok bölümden meydana gelen bir organdır. Ağzın en ilginç yeri, birbirine çok ince dokularla ekli ve her yönde hareket edebilen, yaklaşık olarak 80 boğumdan meydana gelen dildir.

Dilin uzunluğu 6-9 mm arasında değişir ve çok incedir. Ortasında çok küçük tüylerle kaplı derin bir kanal vardır. Buradan geçen sıvılar ağıza ulaşır. Arı, sıvı besin maddelerini bu kanal yoluyla emer. Dilinin ucundaki çok hassas bir tat alma organı olan kaşıkçık (püskül), dilin daldırılamıyacağı pelteleşmiş sıvıların alınmasına yarar.

Görevi bittiği zaman dil, arkaya doğru kıvrılır ve 'Labiyal Palpus' adı verilen iki dudak boynuzunun birleşmesiyle meydana gelen bir kının içine yerleşir.

Arının ağız yapısı tarıma zarar vermeyecek biçimdedir. Çenesi eşek arısınınki gibi tırtıllı değildir. Düz olduğu için üzüm ve öteki meyvelerin kabuklarını zedelemez.

Göğüs

Arının göğsü üç ayrı halkadan meydana gelir: Protoraks (ön-göğüs), mezotoraks (orta-göğüs) ve metatoraks (art-göğüs). Her halkada ön, orta ve arka bacaklar denen toplamı altı olan birer çift bacak vardır. Bundan ötürü arıların üyesi bulunduğu Böcekler sınıfına 'altıayaklılar' adı da verilir.

İşçi arı, toz taneciklerini arıtmak için ön ayaklarındaki tarakla duyargalarını ve dilini sürekli olarak temizler. Orta bacak çiftini yalnız yere dayanmak için kullanır. En arkadaki iki bacağı üzerinde ise 'çiçek tozu kesesi' ile 'fırça' bulunur.

Çiçek tozu kesesi tibya (kavak kemiği)'ya bitişik ve tüylerle kaplı üçgen biçiminde bir torbacıktır. Arı, topladığı çiçek tozlarını ve propolis adı verilen bir çeşit reçineyi bunun içine biriktirir. Fırça, bacağın kaval kemiğinin altındaki parçası etrafında, uçları aşağıya doğru olan sayısız tüylerden meydana gelir.

Arının ayaklarının ucunda yapışkan "tüy yastıkları"yla bir çift çengel bulunur. Tüy yastıkları hayvanın dik ve kaygan yüzeylerde kaymadan, düşmeden yürümesini sağlar. Arı yerden kalkmak istediği zaman ayaklarının ucundaki çengellere dayanarak kendini itiverir.

Arının kanatları da göğüs bölümünde yer almıştır. Bunlar, işçi arının en güçlü ve gerekli hareket aracıdır.

Arının kanat gücü kuşlara oranla çok üstündür. Bu kanatlar, her iki yanda ve birer çift olmak üzere göğsün son iki halkası üzerinde bulunur. Çok ince tüylerle kaplıdırlar. Enine ve boyuna damarcıklarla örülmüşlerdir. Öndeki kanatlar daha büyüktür ve arının uçuş süresince havada kalabilmesini sağlarlar. Arkadaki kanatlar ise uçuşta yön tayinine yararlar.

Arının arka kanatlarının ön kenarlarında bir takım kancalar vardır. Bunlar ön ve arka kanatları birbirine kenetliyerek uçuş sırasında tek kanat gibi iş görmelerini sağlar, böylece arının uçuş yeteneğini artırırlar. Hız azalınca da kanatlar birbirinden ayrılır.

Arının uçuş sırasındaki hızı saatte 50 km.'ye yaklaşır. İşçi arıların balözü toplarken kovandan en çok 5 km ayrıldıkları tespit edilmiştir. Kanatlar, bütün bunlardamn başka, mutluluk, hayret ve kovana ya da çiçeklerin bulunduğu yere çağırma ifadesi olarak çeşitli tonda vızıltı sesi çıkarmaya yararlar.

Karın

Arının karın bölümü göğüsten ince bir boğumla ayrılmıştır. Dokuz halkadan meydana gelen karın bölümü birbirine çok ince ve elastik zarlarla bağlıdır. Dokuz halkadan işçi ve arı beylerinde altısı, erkeklerde ise yedisi görülür. Halkalar arasındaki elastik zarlar sayesinde arının karnı kolayca büyüyüp küçülür. Böylece bu bölümde bulunan solunum, dolaşım, sindirim organlarına gereken hareketler sağlanır.

İşçi arıların karınlarının son dört halkasında balmumu üretmeye yarıyan mum keseleri bulunur. Son halkada anaarının ve işçi arıların en güçlü korunma silahı olan iğne yer alır. Bu iğne bir zehir kesesine bağlıdır.

ARI IRKLARI
 

Bütün canlılarda olduğu gibi arılar da zaman içinde yaşadıkları coğrafi bölgenin şartlarına uyum göstererek değişik ırk özellikleri kazanmışlardır. Arı ırkları hırçınlık, çalışkanlık, hastalıklara dayanıklılık gibi değişik özellikler gösterirler.

Arı ırkları; büyüklük, renk, dil uzunluğu, vücudun kıl örtüsü, balmumu bezlerinin şekil ve büyüklüğü, kanat damar yapısı ve kanat büyüklüğü gibi morfolojik özelliklerle birbirlerinden ayrılırlar. Bugüne kadar yapılan taksonomik çalışmalarda dünyada 24 arı ırkı kesin olarak tanımlanmıştır. Bunlardan ancak bazıları ekonomik öneme sahip olup ekolojik şartların elverdiği her yerde yetiştirilirler. Ekonomik değer taşıyan arı ırkları içinde İtalyan, Kafkas ve Karniyol ilk sıralarda yer alırlar.

Üstün arı ırkından beklenen özellikler şunlardır:
- İnsana yakın ve uysal olması.
- Uçuş uzaklığının uzun olması.
- Daha fazla bal ve polen toplayacak fiziki özelliklere sahip olması.
- Kovanlarını temiz tutması ve hastalıklara karşı dayanıklı olması.
- Coğrafya ve iklim şartlarına dayanıklı olması.
- Hortum uzunluklarının fazla olması.
- Ana arıların yumurtlama yeteneklerinin yüksek olması.
- Oğul eğilimlerinin düşük olması.

Dünya üzerindeki belli başlı arı ırkları ise şöyle sıralanabilir:

1) İtalyan Arısı: (Apis mellifera ligustica) Eskiden beri üstün özelliklerini koruyan üstün bir arı ırkıdır. Asıl yurdu Kuzey İtalya'dır. İtalyan arıları çok çalışkan ve uysaldırlar. Ana arı bol yumurtlama yeteneğine sahiptir.



Çoğalma kabiliyetleri fazladır. Yavru büyütme yeteneği fazla olup erken ilkbaharda kuvvetli koloni oluştururlar. Bol nektar toplayarak çok bal yaparlar. Oğul verme eğilimleri zayıftır. Arı ırkları arasında en güzel petek İtalyan arası tarafından örülür. Tatlı sarı renkli ve güzel görünüşlüdür. Tek olumsuz özellikleri aşırı derecede yağmacı oluşlarıdır.

2) Kafkas Arısı: (Apis mellifera caucasica) Çok uysal,çalışkan ve şiddetli soğuğa dirençli olma gibi üstün ırk özellikleri vardır. Hortumları diğer arı cinslerinden uzundur. Sık sık oğul verme eğilimine girmemeleri bu ırkın üstün nitelikleri arasındadır. Yavru verimleri yüksektir ve kuvvetli aileler meydana getirirler. En kuvvetli oldukları devre yaz ortasıdır.



Çok uslu olmalarına rağmen, dışardan gelen yağmacı arı ya da diğer zararlılara karşı kovanlarını oldukça iyi korurlar. Kitin rengi koyudur genelde gri kurşuni renktedirler. Tek kusurları kovana aşırı miktarda propolis getirerek sağa sola bulaştırmalarıdır.

3) Karniyol Arıları: (Apis mellifera carnica), ince yapılı ve uzun dillidir. Kısa ve sık bir kıl örtüsüne sahiptirler. Gri arılar da denilen Karniyol arısının kitini çok koyu renktedir ve genellikle 2. ve 3. halkalar üzerinde kahverengi noktalar, bazen de kahverengi çizgiler vardır. En sakin ve uysal arı ırkıdır. Yavru üretme kabiliyetleri çok iyidir. Küçük aileler halinde kışladıklarından yiyecek tüketimleri azdır. Polen miktarı yeterli olduğu sürece yavru büyütme uzun süre devam eder. Sonbaharda ailenin nüfusu süratle azalır.

Çok sert iklim şartlarında bile kışlama yetenekleri iyidir. Oğul verme eğilimleri yüksektir. Yön tayin etme ve kovanlarını bulma duyguları kuvvetlidir. Yağmacılığa karşı meyilli değildirler. Çok az propolis kullanırlar ve bu yüzden yavru hastalıklarına karşı çok hassastırlar. Çevre şartları değişikliklerine uyma kabiliyetleri yüksektir.

5) Anadolu Arısı: (Apis mellifera anatoliaca) Anadolunun büyük bir k ısmında yayılış gösteren Anadolu arısı İngiltere ve ABD'ne götürülerek bu ülkelerdeki ıslah çalışmalarında kullanılmıştır. En büyük özellikleri Anadolu coğrafyası ve iklimine çok iyi uyum sağlamış olmalarıdır. Çalışkan, kış şartlarına ve hastalıklara dayanıklı olma gibi avantajları vardır. Anadolu arısının en üstün vasıflarından birisi de çok zor şartlarda bile bal toplayarak hayatını devam ettirebilmesidir. Genelde esmer ve küçük yapılı arılardır.

 

BAL ARISININ ÜREMESİ
 

Bütün arı cinsleri üç aşamadan geçerek ergin arı haline gelir. Bu aşamalar genellikle yumurta, larva (kurtçuk) ve pupa (koza) olarak isimlendirilir.

Temelde bütün cinslerin kaynağı ana arının hücrelere bıraktığı yumurtadır. Cinslerin arasındaki farklılığı hücre büyüklüğü, beslenme şekli ve kuluçka süresi belirler. Yalnızca işçi arı ile ana arı döllenmiş yumurtadan, erkek arı ise döllenmemiş yumurtadan çıkar.

Petek gözleri, işçi arı gözleri ve erkek arı gözleri olarak iki farklı büyüklüğe sahiptir. Ana arı gözleri ise esas petek yapısı içinde yer almaz, sonradan ilave edilir.

İşçi arılar çapı 5.37 mm olan en küçük petek gözlerinde yetişir. Anarının döllenmiş yumurtaları işçi arı gözlerine bırakma kapasitesi kovanın o yıl içindeki gücünü ve verimliliğini belirler. Ayrıca koloninin hayatını devam ettirebilmesi de işçi arı üretebilmesine bağlıdır.

Ana arı başını içine sokarak yumurta koyacağı petek hücresini önce kontrol eder. Sonra iki ön ayağı ile hücre kenarlarından tutunarak vücudunun arka kısmını hücrenin içine sokar. Birkaç saniye içinde yumurtlayarak diğer hücreye geçer. Ana arı yumurtalarını hücreler arasında boş hücre kalmayacak şekilde bırakır. Çünkü bu yumurtaların rahat bakımı için şarttır.

İlkbaharda kovan gelişiminin doruğa çıktığı günlerde genç bir ana arı, hücrelere günde yaklaşık 2000 yumurta bırakabilir.

Ana arı tarafından petek gözlerine bırakılan yumurta iğne ucu kadar küçük, hafifçe kıvrık ve beyaz renklidir. Hücrenin dibinde yapışık olarak üç gün boyunca durumunu korur.

Üçüncü günü yumurtalar çatlayarak küçük bir kurtçuk olan larva haline dönüşür.

Larva ilk üç gün arı sütüyle daha sonraki üç gün ise bal ve polen ile beslenir. Dokuzuncu gün larvanın bulunduğu petek gözü bal ve polen ile doldurularak kapatılır.

Larva artık pupa aşamasına geçmiştir.

Pupa aşamasında değişim geçiren arı bu aşamayı yaklaşık 12 günde tamamlayıp hücre kapağını kemirerek dışarı çıkar.

İlk çıktığında güçsüz, ıslak ve donuk renklidir. Dadı arıların bakımı ile 2-3 günde kuvvetlenir, gerçek rengini alır ve tüylenir. İşçi arının yumurta ile ergin arı olması arasında geçen süre yaklaşık 21 gündür.

Ana arı erkek arı yumurtalarını genişlikleri yaklaşık 6.91 mm olan erkek arı hücrelerine koyar. Erkek arı yumurtalarının işçi arı yumurtalarından tek farkı döllenmemiş olmalarıdır. Kapatılmış erkek arı hücrelerine bakıldığında, işçi arı hücrelerinden daha kabarık durumda görünürler. Arının gelişim süreci işçi arınınki ile aynıdır fakat süresi 24 gündür.

Ana arı genelde oğul mevsiminden hemen önce erkek arı yumurtalarını hücrelere bırakır.

ARI CİNSLERİNİN KULUÇKA SÜRELERİ
 
YUMURTA
DÖNEMİ
LARVA
DÖNEMİ
PUPA
DÖNEMİ
TOPLAM
KULUÇKA
SÜRESİ
ANA ARI
3 gün
6 gün
7 gün
16 gün
İŞÇİ ARI
3 gün
6-7 gün
11-12 gün
21 gün
ERKEK ARI
3 gün
8 gün
13 gün
24 gün

Ana arının üremesi kendiliğinden gelişen bir süreç değildir, koloninin vereceği karara ve bazı gelişmelere bağlıdır.

Koloninin yeni bir ana arı üretme isteği genelde 3 nedene dayanır. Birinci neden, koloninin oğul verme arzusudur. Oğul mevsimi yaklaştığında işçi arılar yeni ana arı üretmek için peteğin alt kısmında bulunan hücrelerden bazılarını genişleterek 20-25 mm uzunluğunda 8 mm genişliğinde bir yüksük şekline getirirler. Ana arı gözü denilen bu yüksükler peteğin esas yapısı içerisinde yer almaz, işçi arı gözlerinin dışa doğru genişletilip uzatılmasıyla oluşturulur. İşçi arılar ana arıyı yaptıkları yüksüklerin içine yumurtlatmaya uğraşır. Eğer bunu başaramazlarsa işçi arı gözlerindeki yumurtalardan alarak ana arı gözlerine koyarlar.

İkinci neden, ana arının kaybedilmiş olmasıdır. Herhangi bir sebepten dolayı ana arının kaybedilmiş olması halinde işçi arılar acilen ana arı yüksükleri yaparak koloniye yeni ana arı kazandırırlar.

Üçüncü neden ise yaşlandığı için ana arının değiştirilmesi arzusudur. Ana arı iyice yaşlanarak, koloninin hayatını devam ettirebileceği asgari yumurtayı hücreler içine bırakma gücünü kaybettiği zaman, koloni bu ana arıyı değiştirme kararı alır.

Oğul vermek amacıyla yapılan ana arı yüksüklerinin sayısı genelde 10-15 kadardır. Ana arıyı değiştirmek için yapılan yüksükler ise 2-4 tane civarındadır. Oğul için yapılan yüksükler, ana arıdan gizlemek için çerçevelerin dip taraflarında, gizli köşelerinde bulunur. Ana arıyı değiştirme amacıyla yapılan yüksükler ise çerçevenin ortasında, kuluçkanın bol olduğu alanlarda yer alır.

Ana arı hücresindeki yumurtanın diğer işçi arı yumurtalarından hiçbir farkı yoktur. 3 gün sonra yumurtalar çatlar. Larva 6 gün sürekli olarak arı sütü ile beslenir. İşte fark bu beslemede ortaya çıkar. İşçi ve erkek arılar daha düşük kaliteli arı sütü ile beslenirler. Aynı dönemde işçi arı larvasına verilen arı sütü 15 mg civarındadır. Buna karşın ana arı larvasına yaklaşık 500 mg arı sütü verilir. Sürekli olarak beslenen larva dokuzuncu gün yine hücrenin içi arısütü dolu olacak şekilde kapatılır. Aradan 7 gün geçer ve 15 günün sonunda ana arı hücreyi kemirerek dışarıya çıkar.

Oğul için yapılan yüksüklerde ana arı yüksüğün ucunu kemirerek dışarı çıkar. Kolonide mevcut ana arıların diğer yüksüklere zarar vermesi engellenir. Koloniye yeni ana kazandırmak için yapılan yüksüklerin ilkinden ana arı çıkıp koloni tarafından kabul gördükten sonra, diğer yüksükler yan taraflarından delinerek içlerindeki ana arı adayları imha edilir. Bu şekilde yan taraflarından açılmış ana arı memeleri görüldüğünde o koloninin yeni bir ana arıya kavuşmuş olduğu anlaşılır.

Yeni doğan ana arıların döllenmiş yumurta bırakabilmeleri için çiftleşmeleri gerekir. Ana arı bu işlemi gerçekleştirmek için çiftleşme uçuşuna çıkar. Günün müsait olan bir saatinde kovandan ayrılan ana arı hemen göğe doğru yükselir, bir çok kuşun erişemeyeceği bir yüksekliğe çıkar. Ana arının yaydığı kokuyu duyan yüzlerce erkek arı ona yetişmek için hızla uçar. Ana arıyı takip eden erkek arıların sayısı uçuş sırasında giderek azalır, yükselmeye güçleri yetmeyenler uçuşu yarıda bırakmak zorunda kalır. Ana arıya yetişebilen en güçlü erkek arı ile ana arı gökyüzünde çiftleşir. Bu çiftleşme sonunda erkek arı ölür. Çiftleşme olayı ana arının sperm kesesi doluncaya kadar devam eder. Ana arı bu süre içinde 8-10 erkek arıyla çiftleşebilir. Ana arı aldığı spermleri ömrünün sonuna kadar canlı olarak koruyabildiği için hayatı boyunca bir daha çiftleşme ihtiyacı hissetmez.

 
 
ARILARIN SOSYAL DAVRANIŞLARI
 

Arı kolonisi çok sıkı bir sosyal düzen içinde yaşar. Bütün arılar içgüdesel olarak bu düzeni bilir ve hayatını bu kurallara uygun olarak devam ettirir. Kovanda her arının görevi kesinlikle bellidir. Arılar bu görevlerin dışına çıkamazlar.

Arı kolonisi açık alanda yaşama düzenine sahip değildir. Ya insanlar tarafından yapılmış kovanlarda ya da doğal ortamlarda bulunan oyuk ve kovuklarda yaşar.

Arı kolonisinin yuva içindeki yaşam alanı ise peteklerdir. Gerek doğal ortamda gerekse kovan içinde olsun arı muhakkak kendisine petek yapar. Balmumundan örülen petek gözleri, hem besin deposu hem de ana arının yumurtalarını bıraktığı bir yavrulama alanıdır.

Bütün dünyadaki balarıları petek gözlerini aynı şekilde yapar.

Arı kolonisi bir tür kadınlar cumhuriyetidir. Hakim olan unsur dişi arılardır. Erkek arıların yalnızca kraliçe arıyı döllemekten başka bir fonksiyonları yoktur.

Arı yaşam alanı olan kendi kovanına kesinlikle pislemez. Aradan kaç gün geçerse geçsin dışkılamak için dışarı çıkmaya fırsat kollar. Kış mevsimi hariç hiçbir arı kovan içinde ölümü beklemez. Öleceğini anlayan arı kovandan olabildiğince uzaklaşır.

Bir kovanda, anaarının yaşlandığı durumlar dışında, asla 2 ana arı birden olmaz. Olması halinde sonu ölümle biten bir kavga başlar.

Anaarı verimsizleştiğinde yeni ana arı doğup, çiftleşip sağlıklı bir şekilde döllenmiş yumurta bırakıncaya kadar, yaşlı ananın yaşamasına izin verilir.

Bütün arı kolonilerinin birbirinden ayrılan kokuları vardır. Arılar kendi kovanlarına girmek isteyen yabancı arıları bu kokudan tanırlar ve giriş yapmalarına izin vermezler.

Arılar kendi kovanlarını şekil olarak değil, bulunduğu yer itibariyle tanırlar. Bir kovan 1 metre öteye taşınsa bile dışarıdan gelen arı kendi kovanını bulamaz.

Araziye nektar ve polen aramaya çıkan kılavuz arılar geri döndükten sonra kovanın üstünde kendine özgü yaptıkları dansa benzer hareketlerle, kaynağın yönünü ve yerini anlatırlar.

Her arı nektarını aldığı çiçeğin üzerine kokudan bir işaret bırakır ve artık o çiçeğe başka bir arı uğramaz.

Başka bir canlıyı sokan arının sonu ölümdür fakat kovanı korumak için hiçbir arı ölümüne mal olacak sokma olayını gerçekleştirmekten çekinmez.

Bal toplama mevsiminde bir işçi arının ömrü yaklaşık olarak 40 gündür. Yani hiçbir işçi arı topladığı balı kışın kendisi yiyemez.

ARI AİLESİ
 
Aralarında olağanüstü bir işbirliği olan arı ailesi, anaarı, işçi arı ve erkek arıdan oluşur. Arı kolonisi, kuralları çok sıkı olan bir sosyal düzen içinde birlikte yaşar. Hiçbir arı bu koloniden ayrı olarak hayatını devam ettiremez.

Kolonide birkaçyüz erkek arı, binlerce işçi arı ve bir tek anarı bulunur. İşçi arı sayısı mevsime göre 10.000 ile 100.000 arasında değişir. Her arı ailesinin kendine özgü bir kokusu vardır. Bu yüzden dışarı çıkan her arı kendi kovanına geri dönmek zorundadır. Yabancı kovana girmek isteyen bir arıyı, nöbetçi arılar kokusundan tanıyarak içeri almazlar ve ısrar etmesi halinde mücadele ederek onu öldürürler.

Anaarı

Her kovanda birtane anaarı bulunur. Kraliçe arı, beyarı, ece arı gibi değişik isimler de verilir. Anaarının temel görevi yumurta yaparak arı kolonisinin çoğalmasını, böylece neslinin devam etmesini sağlamaktır.

Ana arı görünüş olarak kovandaki diğer arılardan daha uzun ve gösterişlidir. Zaman zaman erkek arılarla karıştırılır. Ana arının kanatları erkeğinkinden kısa, vücudu daha narin olmakla birlikte; boyu daha uzundur. En açık fark, kanatlarının vücudunun yaklaşık yarısı uzunluğunda oluşudur. Vücudunun alt kısmı sarı, üstü ise diğer arılara nazaran daha koyu bir renktedir.

Ana arı, işçi arıların yaptıkları görevlerin hiçbirini yapmaz. Bacaklarında fırça ve çiçek tozu kesesi yoktur. Dili de çiçeklerin balözünü emmeye yetecek kadar uzun değildir. İğnesini ise insanlara saplayamaz, yalnızca rakiplerini bertaraf etmek için kullanabilir.

Ana arı uzun ömrü süresince oğul verme ve döllenme uçuşu hariç, kovandan dışarı hiç çıkmaz.

Ana arı arı kolonisi içinde döllenmiş yumurta yapabilme yeteneğine sahip tek yaratıktır. Herhangi bir nedenden dolayı ölmesi ya da bu yeteneğini kaybetmesi o koloninin yokolması anlamına gelir.

Aynı kovanda iki anaarıya asla yer yoktur. Böyle birşey olması halinde iki arı arasında birisinin ölümüyle sonuçlanacak bir kavga başlar. Yalnızca oğul mevsiminde işçi arılar ana arıların birbirlerini öldürmesine izin vermezler.

Arı kolonisi için hayati önem taşımasından ötürü, işçi arılar ana arının etrafında adeta pervane olurlar. Onu büyük bir özveriyle korurlar ve beslerler. Onun için kendilerini feda etmekten hiç çekinmezler. Ana arı ağzını açar açmaz dört, beş işçi arı hemen onun ağzına bal doldurur.

Anaarının yumurta bırakma işlemi süreklidir. Hiç dinlenmez. Ana arı bir günde oldukça yüksek sayıda yumurta bırakabilir. Bu sayı mevsiminde günde 3.000Õi bulur. Bu kadar yumurta kendi ağırlığının yaklaşık iki buçuk katı kadardır.

İşçi Arı

İşçi arılar, arı kolonisinin en kalabalık grubunu meydana getirirler. Mevsimine göre sayıları 10.000 ile 100.000 arasında değişir. İşçi arı cinsiyet olarak dişidir. Fakat yumurtlama gibi bir fonksiyonu yerine getirmez.

Arı kolonisinin faal olduğu ilkbahar ve yaz günlerinde bir işçi arının ortalama ömrü 40-50 gündür. Daha çok kovan içinde geçen kış mevsiminde 4-5 aya çıkar.

Bir kovandaki işçi arısının çokluğu ve çalışkanlığı o kovanın gücünü ve verimini gösterir. Bir işçi arı kendi ağırlığı kadar yükü taşıyabilecek güçtedir.

Kovanın iç ve dış işlerinin tümünü işçi arılar görürler. Aralarında yaşlarına göre belirlenmiş sıkı bir işbirliği vardır. Daha kolay olan içişleri genç işçi arılar, dışarıdaki işleri ise tecrübeli olan yaşlı işçi arılar yapar.

Kovan içi işler sırasıyla şunlardır:
-Petek gözlerini temizlemek.
-Yeni petek gözleri inşa etmek.
-Kovan içi temizliğini yapmak.
-İçeride ölen arıları dışarı atmak.
-Larvaları beslemek.
-Yavruların üşümesini engellemek için kovan içi ısısını sabit tutmak.

-Dışarıdan gelen işçi arıların ballarını teslim alarak peteklere yerleştirmek.
-Balın kıvamına gelip olgunlaşması için gereken önlemleri almak.
-Bal doldurulmuş olan petek hücresinin üzerine kapatmak.
-Özellikle sıcak olan günlerde kovan içi ısısını ve nem dengesini sağlamak için kovan girişinde kanat çırparak hava sirkülasyonu sağlamak.


-Kovanı dış tehlikelerden korumak için kovan girişinde bekçilik yapmak.
-Ana arıyı beslemek ve ona yardımcılık yapmak.
-Kovan içindeki çatlakları ve gerektiğinde kovan girişini propolis ile kapatmak.

Bir kovanda daha çok tecrübe gerektiren ve daha tehlikeli olan dışarıdaki işler ise şunlardır:
-Bal toplamak.
-Prepolis toplamak.
-Polen toplamak.
-Su taşımak

Erkek Arı

Vücut yapısı olarak işçi arıdan büyük, ana arıdan küçük görünüşlüdür. Kovandaki tek fonksiyonu ana arının döllenmesini gerçekleştirmektir. Bu dölleme işi de sadece bir tek erkek arıya nasip olur. Genellikle kışın kovanlarda erkek arı bulunmaz. İlkbaharda doğarlar ve sayıları yaklaşık olarak 100 ile 500 arasında değişir.

Erkek arı dişi arının yerine getirdiği bal, polen toplama ya da kovan içi hizmetlerin hiçbirini yapamaz. Çünkü vücut yapısı bunlara uygun değildir. İğnesi de yoktur bu yüzden sokucu özelliğe sahip değildir. Dışarıda gezerek kendi karnını bile doyuramaz. İşçi arıların getirdiği bal ve polenle beslenir. Sonbahar gelip bal mevsimi bittikten sonra işçi arılar tarafından kovan dışına atılarak ölüme terkedilirler.

 
 
ARI İĞNESİ ve ARI SOKMASI
 

İşçi arının arka tarafında bulunan iğne düşmanlarına karşı en büyük savunma aracıdır. Arkasında olmasına rağmen arı her durumda iğnesini düşmanına rahatlıkla saplayabilir.

Arı iğnesi iki kısımdan oluşur. Birinci kısım karın boşluğunda bağırsaklara bağlı ve oval şekilde olan zehir keseciğidir. İkinci kısım ise iğnedir. İğnenin üzerinde 9 adet ok ucuna benzeyen kancacıklar bulunur. Arı iğnesini sapladıktan sonra bu kancacıklar iğnenin geri çıkmasını engeller.

İğne saplandıktan sonra arı zehir keseciğini sıkar ve iğneden vücuduna zehir zerkedilen düşman büyük bir acı duyar. Arı iğnesini çıkarmaya çabalar fakat bunu başaramaz. Çoğu zaman bağırsaklarının bir bölümü de koparak iğne zehir keseciğiyle birlikte saplandığı yerde kalır.

Kendini kurtaran arının yaşama şansı yoktur, bir iki gün içinde ölür. İğnesini kaybeden arı daha çok hırçınlaşır ve düşmana saldırır. Fakat tekrar sokma şansı yoktur.

Arı soktuktan sonra panik halde el kol hareketleri yapmamak lazımdır. Bu hareketler diğer arıların da dikkatini çekerek saldırmalarına sebep olur.

Arı saldırısı karşısında yapılacak en iyi şey yüzümüzü ellerimizle kapatıp ordan uzaklaşmak ve bitkilerin arasına oturarak saklanmaktır.

Arı sokması sokulan yerin şişmesine neden olur. Bu da insana acı verir ve sinirli yapar. Sokan arıların çokluğuna göre, miskinlik, başağrısı, titreme, kaşıntı gibi reaksiyonlar da görülebilir.

Arı zehirinin kendine özgü keskin bir kokusu vardır. Bu zehir kokusunun yayılması diğer arıları da hırçınlaştırır. Eğer bir arı soktuğunda gerekli önlemler alınmazsa, aynı yerden başka arılar da sokmaya çalışır. Onun için arı soktuğunda arılıktan uzaklaşıp sokulan yeri yıkamak gerekir.

Arı Soktuğunda Alınacak Önlemler

Arı sokup iğnesini bıraktıktan sonra, kesinlikle zehir kesesinden tutarak çıkarmaya çalışmamalıdır. Çünkü bu hareket kesenin içindeki zehirin vücudumuza zerkedilmesine ve acımızın artmasına neden olur. En iyisi bir bıçağın yüzüyle ya da tırnağımızla sıyırarak çıkarmaktır.

Belli bir sayıya kadar arı sokması alerjisi olanların dışında tehlikeli değildir. Tehlike sınırı kişinin bünyesine göre değişir.

Arı allerjisi olanlarda vücudun genelinde kızarma, kaşıntı ve yumuşak dokularda şişme görülür. Bu sırada solunum güçlüğü, karın ağrısı, kusma, çarpıntı ve baygınlık görülebilir. Boğaz kaslarının kasılması ve yutak bölgesinin şişmesi ile nefes gittikçe zorlaşır ve hasta boğulabilir. Bu olaya "anaflaksi" veya "anaflaktik şok" adı verilir.

Arı sokmasına karşı en etkili tedavi amonyaktır. Amonyak hem arının soktuğu yere sürülebilir hem de bir bardak suya 5-10 damla damlatılarak içilebilir.

Şişmeye karşı antihistaminik veya steroid bir krem sürülmelidir. Ağızdan alınacak antihistaminik herhangi bir tablet oldukça yararlı olacaktır. Ancak şiddetli reaksiyonlar için geciktirilmeden tıbbi müdahalelere başvurulmalıdır.

Arı soktuktan sonra yarayı ovuşturmak ya da emmek kesinlikle doğru değildir. Arı tarafından sokulan kişi eğer terli ise zaten ter zehirin etkisini alacaktır.

Sokulan yere buz koymak, soğuk su ile yıkamak, yoğurt sürmek acının azaltılması için faydalıdır. Ayran da içilebilir.

Arının meyve yerken ağıza kaçarak boğazdan sokması hayati tehlike yaratabilir. Böyle bir durumda doktora giderken sirke ile sık sık gargara yapmak gerekir.

 

HABER VAKTİ
 
SPOR
 
RAST HABER
 
 
; Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol