;
   
 
  Arıcılık
ARICILIK
 

Genel anlamda arıcılık, bir amaç doğrultusunda "Arıları Kullanabilme ve Yönetebilme Sanatı" olarak adlandırılabilir. Teknik arıcılık için bilgi ve tecrübeye ihtiyaç vardır. Aksi halde, bilgi ve tecrübe olmadan teknik arıcılık hatta sıradan bir arıcılık bile yapmak mümkün değildir. Arıcılığa başlamadan önce arı ailesi (koloni), aile bireyleri ve koloninin yaşam düzeni ile arıcılığı ilgilendiren diğer konularda bilgi sahibi olunmalıdır.

Bilgi ve tecrübeden yoksun yapılacak arıcılık ekonomik kazanç bir yana, başarısızlıkla sonuçlanır.



Arıcılığın tarihçesi insanların mağara hayatı yaşadığı on binlerce yıl öncesine kadar gitmektedir. M.Ö. 7000 yıllarına ait mağaralara çizilen resimler, çok eski tarihlere ait arı fosilleri ve benzeri tarihi buluntular bu görüşü doğrulamaktadır. İlk insanlar doğal olarak ağaç kovukları ve kaya oyuklarına yuvalanan oğulları öldürerek ballarından yararlanmışlardır.

Tarihi gelişim içinde taş devrinden itibaren; önce mantar ve ağaç kütükleri sonra da toprak ve kilden yapılmış kaplar kovan olarak kullanılmış ve zamanla bugün kullanılan kovanlar geliştirilmiştir. Gerçek arıcılık, insanların ağaç kovukları içinde yuvalanan arıları öldürmeden bir miktar bal almaları ve bir miktar balı da arılara bırakmaları ile başlamıştır. Arıların gen merkezlerinin Orta-Doğu ülkeleri olduğundan arıcılığın ortaya çıkması bu ülkelerde olmuştur. Bununla birlikte M.Ö. 1300 yıllarına ait olduğu sanılan ve Hititler devrinden kalma Boğazköy'deki taş yazıtlarda arılardan bahsedilmesi arıcılığın Anadolu'da da çok eski tarihlere dayandığını göstermektedir.

Son birkaç yüzyıl öncesine kadar çok uzun bir süre ilkel olarak yapılan arıcılık, bir çok bilimsel buluş ve gelişmelerin ışığında günümüz arıcılığına kadar gelişme süreci yaşamıştır. Günümüz arıcılığına gelinmesinde; 1787 yılında ana arının havada çiftleştiğinin tespiti, 1845 yılında arı üreme biyolojisinin izahı, 1851 yılında çerçeveli fenni kovanın keşfi, 1857 yılında temel petek kalıplarının bulunuşu, 1865 yılında bal süzme makinesinin icadı, 1882 yılında larva transfer yöntemiyle ana arı yetiştirme tekniğinin keşfi ve 1926 yılında ana arılarda yapay döllemenin bulunuşu gibi icatlar katkıda bulunmuştur.

GELENEKSEL ARICILIK
 
Yüzyıllardan beri yapılan arıcılık türüdür. Yurdumuzda 'Karakovan' tabir edilen kovanlarda yapılır. Bu kovanlar yöreden yöreye çok değişken özellikler gösterir. Tahtadan sandık gibi yapılan çeşitleri olduğu gibi, sepet şeklinde örülerek çamur ve hayvan dışkısıyla sıvananları da vardır.

Geleneksel sistemde herşey doğal olarak seyreder. Arı kolonileri arıcının denetimi altında değildir. Arıcının yapabileceği tek şey kovanları dış etkenlerden korumaktır. Bu sistemde arıları gerekli olduğunda beslemek, hastalıkları teşhis edip ilaçlama yapmak, kovan içi problemlere müdahale etmek, ana arıyı daha verimli bir ana arıyla değiştirmek gibi uygulamalar mümkün değildir. Bal verimi düşüktür ve ayrıca balhasadı da oldukça zordur.

Geleneksel sistemin tek avantajı üretimde yapay hiçbirşey olmayışı, petek ve balın tamamen doğal özelliklere sahip olmasıdır. Bu yüzden geleneksel yöntemlerle üretilen ballar pazarda, modern yöntemlerle üretilen ballara nazaran daha çok tercih edilirler.

 


 
 
MODERN ARICILIK
 
Modern arıcılık 1850'li yıllarda çerçeveli kovanların keşfedilmesiyle başlayan arıcılık türüdür. Modern sistemi geleneksel sistemden ayıran 3 tane temel özellik vardır. Çerçeve, hazır petek ve balı bu peteklerden sızdırmaya yarayan bal süzme makinesi.

Balarısı 1 kilo balmumu yapabilmek için yaklaşık 10 kilo bal ve çok yoğun bir emek harcar. Hazır petek arının işini çok kolaylaştırır. Arı çerçeveye takılmış hazır peteği kısa zamanda kabartır, ve petek gözlerine bal depolamaya başlar. Böylece arı çok zahmetli olan peteğin temelini oluşturma işleminden kurtulmuş olur ve zamanının büyük kısmını bal depolamaya harcar. Ayrıca balsüzme makinesinde balı boşaltılan petekler arılar tarafından tekrar tekrar kullanılabilir.

Yurtdışında plastik benzeri bir maddeden hücreleriyle birlikte hazır petek yapma çalışmaları sonuç vermiştir. Özellikle yabancı internet sitelerinde çok sayıda plastik hazır petek satış ilanları göze çarpmaktadır. Böylece modern çağın imkanlarıyla arılar petek gözlerini yapma zahmetinden de kurtarılmış görülmektedir.

Modern sistemin geleneksel sistemlere avantajlarını şöyle sıralayabiliriz:

1) Yapay petek kullanıldığı için arı performansını bal depolamaya harcar ve böylece bal üretimi çok daha fazla olur.

2) Bal hasadı çok kolaydır.

3) Kovanlar rahatlıkla açılıp problem ve hastalıklar tesbit edilebilir.

4) Irk ıslahı için anaarı değiştirilebilir.

5) Zayıf kovanlar rahatlıkla birleştirilebilir.

6) Oğul verdirmek veya verdirmemek arıcının kontrolündedir.

7) Suni oğullar almak mümkündür.

8) Arı kolonisi rahatlıkla başka bir kovana alınabilir.

9) Polen, arızehiri, arı sütü gibi diğer arı ürünleri rahatlıkla alınabilir.

10) Arıcılık alanındaki yeni gelişmeler ve yeni teknikler kolaylıkla uygulanabilir.

11) Balın kıt olduğu senelerde arıların kış ve ilkbaharda sönmelerinin önüne geçmek modern kovanlarda çok kolaydır. Sonbaharda vereceğimiz 3-5 kilo şeker şerbeti o koloninin kışı rahatlıkla geçirmesine yeter.

Modern sistemin tek dezavantajı, yapay petek imalatında kullanılan maddeler konusunda duyulan kuşkudur. Özellikle bu konuda standartların konulmadığı ve kontrollerin zayıf olduğu ülkemizde bu durum vatandaşlar arasında bir kuşkuya yol açmaktadır. Bu kuşkudan kurtulmanın yolu ise satınalınan yapay petekli balın ortasındaki yapay peteği yememektir.

 


HABER VAKTİ
 
SPOR
 
RAST HABER
 
 
; Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol